Bülent Uran

Kişisel Gelişim Çalışmaları

Değişim Yöntemi

Değişim Yöntemi

    Bu yazı http://www.regression-hypnotherapy.com/ sitesinden tercüme edilmiştir.

    Regresyon Hipnoterapisi Nedir? Etkisi ne düzeydedir?

    Geçmişte yaşadıklarımız, bilinçaltımızda her şeyiyle canlı mıdır? Her olay kayıt altında mıdır?

    Hayır bilinçaltı hatıra çöplüğü değildir. Bilinçaltının bir olayı kayıtta tutması için o olay sırasında üretilen duygunun birikmiş olması gerekir. Anne rahmine düşüldüğü andan itibaren insan bedeni duygu üretmeye ve biriktirmeye başlar. Duygu üretiminin amacı bedeni korumaktır. Ama her zaman duygunun görevini görmesi mümkün olmamaktadır. Yani çocuk korktuğu halde kaçamamakta, kızdığı zaman bunu ifade edememekte, suçlandığı zaman ise kabul etmektedir. Kendisi hakkında söylenenlere itiraz edememekte ve suçlandığında bunu doğru zannetmektedir. İşte tüm bu biriken duygular kişinin yaşamını zamanla olumsuz yönde etkileyen güç olmaktadır.

    Eğer yaşamınızda önemli ve kalıcı değişiklikler yapmak istiyorsanız bu en derinlerde yerleşmiş duygularınızı bulmanız, yaşamanız ve boşaltmanız gerekmektedir. Bilinçaltında yerleşmiş bu duygular düşüncelerinizi kontrol eder, niyetlerinizi ve beklentilerinizi sınırlar, yönetir.

    Biraz üzerinde düşünecek olursanız, duygularınızın bilinçli iradenizi kontrol ettiğini anlayacaksınız. Birikmiş duygular insan zihnini bir bulut gibi sarar. Zihinsel berraklığı engeller. Kişi içinde bulunduğu mevcut durumu, olduğundan çok daha fazla oranda olumsuz olarak algılar. Duygular aklımızı esir alır. Mantığımızı kilitler, irademizi baskılar. Bu nedenle de alışkanlıkları değiştiremeyiz.

    Duygularımız (birikmiş olumsuz duygular) geleceğimizi mutlu, üretken yaşamımızı engelleyen en güçlü enerjidir.

    Biraz durup düşünecek olursanız tüm eylemlerinizin, davranışlarınızın, motivasyonlarınızın, alışkanlıklarınızın, içinizdeki duygular tarafından ateşlendiğini ve beslendiğini fark edeceksiniz. En derinde yerleşmiş duygular tüm bunları kontrol eder.

    Görünürdeki kötü alışkanlıklar sadece buzdağının üstüdür. Alttan beslenen büyük güç vardır. Bu nedenlede basit iradi güçle bunların üstesinden gelinemez. Sadece alışkanlıkların değil hastalık adı altında pazarlanan tüm ruhsal, fiziksel sorunları besleyende bedende birikmiş bozuk enerji olan bu duygulardır.

    Eğer sorunu bu duygulara dokunmadan çözmeye kalkarsak bir süre sonra sorun fazlasıyla ve farklı bir şekilde geri gelir. Bu nedenlede günümüzde bilinçaltında yerleşmiş bu duygulara yönelmeyen her türlü iyileştirme çabaları etkisiz kalmaktadır.

    Regresyon Hipnoterapisi ne yapmaktadır?

    Amacı bu en derinde yatan duyguları açığa çıkarmak ve sorun yaratan nedeni kökünden halletmektir. Duyguları boşaltmaya başladığınız andan itibaren iyi hissetmeye başlarsınız. Çoğu zaman bu ilk seansttan başlayan bir süreçtir. 3-5 seans içinde (ortalama birer hafta arayla) belirgin değişimler ortaya çıkar. Tipik olarak 3. seans kırılma noktasıdır. (Kişisel farklılıklar olabilir.)

    Bu sistem düşündüğünüzden, beklentilerinizden çok ama çok daha fazla etkilidir.  Bir çok alışkanlığa, fiziksel ya da ruhsal soruna bu SİSTEM i uygulayarak MAKUL sürede son vermek mümkündür. Bahçenizdeki yabani otları kalıcı olarak temizlemek için ne yaparsınız? Toprağı kazıp kökünü tamamen almak yada kurutmak. O zaman yabani otlar temizlenir, bir daha çıkmaz. Basit ama çok etkili bir yöntem değil mi?

    Sorununuzun görünen yanıyla değil, toprağın altında kalan yanıyla uğraşmak bu nedenle bu kadar önemlidir. Eğer duygularınızı yok sayarsanız, onları fark etmemekte ısrar ederseniz, gizlemeye çalışırsanız, kendinizi duygularınıza karşı uyuşturursanız sorun sorun olarak devam eder. Aksine duygularınızla yeniden buluşursanız yaşamınız bambaşka yollara yönelmeye başlar.

    Birikmiş duygularınızı çözmeye başlamak sizi gerçekten değiştirir. Yaşamınız gerçekten dönüştürür. Bir çok insan bunu yaşadı.

    Duyguları hisseden aklımızdır. Bilinçaltı duygularımızın yerleştiği yerdir. Bu nedenle duygularla çalışmak bilinçaltıyla çalışmak demektir. Bizi idare eden "düğmelerimizle" çalışmak demektir. Zihnimizin duygu düzeyindeki dönüşüm, değişim yaratır. Çünkü bu dönüşüm sonucunda değişimler en derin duygularımızla uyum içinde olmaya başlar.

    Regresyon Hipnoterapisi bir teknik olarak birikmiş duyguların duyguların temizlenmesini sağlar. Bedenden akmasını sağlar. Alttan doğal, temiz duygular çıkar. İnsani duygularımız çıkar. Bunlar bu değişimi geçiren kişiler tarafından yeni duygular olarak algılanır. Aslında sadece bir dönüşüm olmuştur. Artık bu duygular kendilerini yeni bir şekilde ifade etmeye başlamıştır.

    Aslında duygularımızı ve bozulmuş algılarımızı yıllarca, onlarla yüzleşmeden ve ne olduklarını anlamadan taşırız. Bu nedenlede sorunlardan kurtulamayız, kurtulamadıkça kendimizde bir eksiklik olduğunu sanırız. Bozuk yaratıldık sanırız.

    Temizlenmiş duygular kişiye zihinsel berraklık kazandırır. Çünkü zihinden büyük bir yük kalkmıştır. Burada zihin derken sakın sadece beyninizi düşünmeyin. Tüm bedenimizi, tüm duygu, düşünce ve davranış kalıplarımızın toplamını kastediyorum.

    Yani duyguyu çözelim değişiklik kendiliğinden gelir.

    Duyguları temizlemek ne demek? Duygular nasıl temizlenir?

    Güzel ve kritik soru bu. Duyguları temizleyecek bir şampuan yok tabiki. Bu bir boşalma sürecidir. Duyguların tekrar yoluna girmesini sağladığımız zaman boşalmaya ve bedenden dışarı akmaya başlar. Tamamlanmamış enerji akışı tamamlanır. Tüm duygular enerji üretir.

    Duygular neden birikir?

    Yaşamımızın başından itibaren, çocukluktan başlayarak istemediğimiz, hoşlanmadığımız, acıttığına inandığımız duygularımıza karşı bedenimizi uyuşturma ustası oluruz. Herkes çocuklukta değişik düzeylerde korkutucu, şaşırtıcı ya da üzüntülü olaylar yaşar. Bu olayların acıtıcı etkisini duygulara bağladığımız için duygulara karşı kendimizi uyuştururuz. Bilinçaltı duyguları uyuşturmayı bir korunma mekanizması olarak kullanmaya başlar.

    Aldığımız öğreti, inanç, gözlem, duyguları göstermeyi bir zayıflık olarak bilinçaltına yerleştirir. Hayatta kalmak için zayıf görünmemeniz gerekir. Bu inanç duygulara karşı uyuşmuşluğumuzu daha da pekiştirir. Duygularını gösterenler aptal, zayıf olarak nitelendirilir.

    Uyuşturduğumuz her duygu şişelenir ve bedenimizde birikmeye başlar. Ve orada süresiz olarak yaşamaya başlar. Uyuşturulmuş her duygu donup kalır. Enerji döngüsü yarım kalır. Kaldığı yerde tamamlanmayı bekler. Bu bekleyiş çoğu kişide ömür boyu sürer ve kişiyle birlikte mezara gider.

    Normal döngüsünü tamamlamamış her duygu içimizde canlıdır ve değişik durumlarda kendisini açığa vurur. Özellikle o duyguyu biriktirdiğimiz olaylara benzer bir olay yaşadığımızda enerji harekete geçer ve o duyguyu bedende mislisiyle hissederiz.

    Biz buna emosyonel resonans diyoruz. Resonans yapan, titreşen bu duygular geçmişin duygularını harekete geçirir. Çünkü geçmiş, bu duygular nedeniyle içimizde canlıdır. Titreşen geçmişin bize sadece zararı vardır.

    Örneğin köpek korkusunu ele alalım. Çocukluğunda köpek tarafından ısırılmış bir kişi bu korkuyu içinde taşır. Korku boşaltılmadığı sürece,  ne söylenirse söylensin etkisi olmaz. Klasik hipnoz da etki etmez. (Klasik hipnoz; kişiyi hipnoz haline alarak bilinçaltına telkinler verilmesi.)

    Bu nedenle bizim merkezimizde sorun ne olursa olsun biz duygularla çalışırız. İçinizde sizi kötü hissettiren ve o alışkanlığı ortaya çıkaran duygu temizlenmeden değişim olmaz.

    Her sorunun ardında geçmişten tutulup kalmış duygular vardır. Kişiler farkında olmadan bu duyguları sıkı sıkı içinde tutarlar. Tuttuklarının farkında bile değilleridir. Zamanın bu duyguları boşalttığını zannederler.

    Değişim, geçmişin duygusunu boşaltmaktır...

    Bu duygu boşaltma seanslarında kişiler duygularını salarlar, boşaltılırlar ve temizlenirler.  Kendileri bile şaşırırlar bu kadar çok yoğun duygunun yıllardır içlerinde olduğuna.

    Sigara olsun, aşırı yemek olsun, ya da kontrol edemediğiniz öfke, sıkıntı, kaygı, üzüntü gibi duygularınız olsun sadece davranışı değiştirmek çare değildir. Davranışın suni olarak değiştirilmesi sizi değiştirmez. Zaten uzun yıllar bu soruna sahipseniz bu amaçla çok şey yapmış ama kalıcı bir sonuç alamamışsınızdır.

    Eski bir deyiş şöyle der. "Özgürleşmeden ne kadar kısıtlanmış olduğunuzu anlayamazsınız."

    Seanslar dönüşüm yaratır. Bu bir süreçtir ve seanslardan sonra da dönüşüm devam eder. Seanstan çıkmış bir kişi yeni duyguları ve berrak zihni ile yaşama farklı bakmaya başlar. Kişilerin seans esnasında duygularını yaşamaları, boşaltmaları ve bu rahatlamanın etkisiyle değişmelerini izlemek büyük keyiftir.

    Her birey farklıdır ve bu nedenle her seans farklıdır. Her seans birey için belirgin anlayışlar, içgörüler, dersler içerir. Seans bittikten sonra, kişi bilinçli durumuna döndükten sonra değişimi gözlerinde görmek mümkündür. Zihin hala yaşananları işlemekle meşguldür. Yeni anlayış, yeni bakış açısı yerleşmeye devam etmektedir. "Çok ilginç, bu olayların bu kadar duygu biriktirdiğinin farkında değildim" sözlerini çok sık işitiriz.

    Çoğu zaman seanslar bir film gibidir. Ama önemli fark artık gerçek duygularınızı hissediyorsunuzdur. Geçmişi şimdi olarak tekrar yaşarsınız. Ama bu farklı bir yaşayıştır. Bu sefer çözülmemişleri çözersiniz. Duyguları temizler, deneyimi iyileştirirsiniz. Çünkü artık erişkin aklınızı, o deneyimi çözmek için kullanırsınız. İçinizde hala duygularını ifade edemeyen çocuğun, duygularını ifade etmesine olanak sağlarsınız, onu iyileştirirken kendinizi iyileştirirsiniz.

    Seansın sonunda size bu kadar sorunu hangi olay ve duyguların yarattığını anlarsınız. Yaşamınızı geçmişin ne kadar etkilemekte olduğunu fark edersiniz. Böyle bir çalışma, gerçeği bulmanızı sağlar. Duyguların kökeninin anlamanızı sağlar. İnsanı yeni bir anlayışla tanımanızı sağlar.

    Hala okuyor musunuz?

    Çok iyi. Bu gerçekten değişmeye niyetli olduğunuzu gösteriyor.

    Değişimi başlatan ilk adım sorunun kaynağını anlamaktır. Burada duygularla çalışmanın düşünceyle çalışmaktan çok daha önemli olduğunu bir kez daha söylüyorum. Sorun duygu ve düşüncelerin birleşimidir. Ama esas gücü sağlayan duygulardır. Bu nedenle düşüncenin tuzağına düşmeyin.

    Yıllardır çok düşündünüz, akıl yürüttünüz, bilinçli düzeyde çabaladınız. Eğer bir yararı olsaydı şu anda bunları okumazdınız. Bu yazıda duygulardan kaç kez bahsettiğime, üzerinde ne kadar durduğuma bir kez daha dikkat edin.

    Bu çalışmanın farkı budur. Çünkü sorunun kaynağı olan en derinlerdeki duygularla çalışırız. Bunlar çoğu zaman gizlidir ve dikkati çekmez.

    Örneğin çoğu zaman öfke, korku ve üzüntünün altına gizlenmiştir. Ama sorunun korku olduğunu düşünürseniz asla öfkeye varamazsınız.

    Duygular her zaman düşüncelere hükmeder. Şu ana kadar sadece düşünerek sorununuz halledemediyseniz artık duygularınızın sesiniz olmasına izin verin. kendilerini ifade etsinler. Arkadan öne doğru ilerlesinler.

    Ancak hissettiğinizden iyileşirsiniz...

    Yok saydığınız duygular sorun çıkarmaya devam eder. Üzerinde ısrarla durduğumuz şey, duyguların farkedilmesi, hissedilmesi ve ifade edilmesidir.  Çünkü bunlar çok uzun süredir bastırılmış, içeri itilmiş ve içimizde tıkılmış durumdadır. Yaşam enerjimizi tıkayan tıkaçlardır.

    Burada en büyük sorun şudur. Bu sıkışmış duygularla o kadar tanıdıktır ki, onların gerçek sorun olduğunu anlamayız bile. O içinde bulunduğumuz durumu normalimiz zannederiz. Ellerimiz, ayaklarımız gibi bir parçamız olmuşlardır.

    Mutlaka, bir insanın, yaşadığı belli bir durumla ilgisiz, aşırı bir tepkisiyle karşılaşmışsınızdır. Bu durumu ona belirttiğinizde doğal olarak bunu red edecek ve davranışının normal olduğunu söyleyecektir. Çünkü kendisi için bu durum çok tanıdık ve doğaldır. Bunu bir duygu olarak bile görmezler. Bu doğal davranıştır onlar için. Duygularının farkında değillerdir.

    Bastırılmış duygular bir yere gitmezler. İçimizde sıkışık bir durumda beklerler. Bu duyguyu ilk biriktiren olaya benzer yaşadığımız her olayda yabani bir ot gibi büyümeye devam ederler.

    Çocuklukta, erişkinlikte nasıl başa çıkacağımızı bilemediğimiz bir çok olayla karşılaşırız. Bu olaylarda hissettiğimiz duyguları bastırırız, sıkarız, sıkıştırırız ve içimize gömeriz.  Kendini her belli etmeye başladığında, tam  boğazımıza kadar geldiğinde tekrar yutarız ve duyguları bastırma eylemimizi pekiştirmiş oluruz. (Sürekli bastırılan, boğazına gelipte ifade edilmeyen duygular zamanla tiroid hastalıklarına yol açar)

    Neden? Çünkü kendimizi acıdan koruduğumuzu düşünürüz. Çünkü acıyla nasıl baş edeceğimiz öğretilmemiştir. Esas acıyı yaratanın duygu olduğunun farkında değilizdir. Sanki duyguyu yok saydıkça, ondan koptukça hayatta kaldığımıza inanırız ve yaşamı böyle sürdürmeye devam ederiz.

    Hala etrafta çocukluk elbiseleriyle dolaşmayı düşünürmüsünüz? Ama çocukluk duygularıyla dolaşıyorsunuz. Hem de o duyguların tüm yaşamınızı kontrol ettiğinin hiç farkında olmadan. Eminim hiç çocukca davranan bir büyük görmediniz.  Olmadık yerde çocuk gibi tepinip duran bir kişiye rastlamadınız?  Kendi çocuğunun basit bir davranışına çıldıran bir anne görmediniz?

    Yani duyguların içimizde olduğunu bilmeden tüm ömrümüzü yaşayıp gidebiliriz. Bize engel olduklarını bilmeden yan yollarda çare arayıp dururuz. Gerçek ise bu duyguları fark etmek ve bu duyguları yaşaya yaşaya bedenden uzaklaştırmaktır.

    Bu duygular akmazsa aksine içinizde büyümeye devam eder.

    Duyguların döngülerini tamamlamaları gerekir. Bu döngüyü tamamlamazsa içerde büyümeye ve sıkıntı yaratmaya devam ederler. Negatif duyguların salınmasına gerek vardır. Bu duyguları içimizde sıkı sıkı tutmaya devam ettikçe onlar güç kazanır ve yaşamımızı bozmaya başlarlar.

    Nefes alma eylemini düşünün. Eğer nefes alıp verrmeyi engellemeye çalışsaydınız ne olurdu?

    Bazı zamanlarda çalıştığım kişilerle en derin duygulara kadar ulaştığımızda en içteki keşifleri yaptığımızda bu anlar gerçekten çok özel anlardır. Kutsal bir alana girmiş gibi hissederim. Kişi o anlarda kendisini çok daha kendi içiyle buluşmuş hisseder. Kendi içindeki iyiliği insanlığı hisseder.

    İyileşme yeniden insanlığınla buluşmaktır.

    Spiritualite içindeki insana tekrar dokunmaktır.